Yaşam kalitesinin en önemli dayanağı ruhsal sağlıktır ve ruh sağlığının temelinde sağlıklı bir uyku yer alır. Gün içindeki aktivitelerimizi verimli ve kaliteli biçimde sürdürebilmemiz, beynimizi ve bedenimizi dinlendiren sağlıklı bir uykuya bağlıdır. Sanayileşme sonrası ortaya çıkan yoğun çalışma koşulları nedeniyle birçok insan uykusuzlukla ve bunun sonucunda gelişen yorgunluk, hatta tükenmişlik sendromlarıyla mücadele etmektedir. Her geçen gün artan birçok sağlık sorununun temelinde de uykusuzluğun payı bulunmaktadır.

Kronik insomnia, yalnızca uyumakta güçlük çekmekle kalmayıp, gündüz yaşamını da olumsuz etkiler. Sürekli yorgun hissetmek, dikkatini toplamakta zorlanmak ve duygu durumunda dalgalanmalar yaşamak, bu durumun en yaygın belirtilerindendir. Bu belirtiler en az üç ay boyunca devam ettiğinde kronik insomnia olarak adlandırılır.(1)

İnsomnia; tek başına bir rahatsızlık olabileceği gibi farklı tıbbi, nörolojik ve ruhsal sorunların bir belirtisi olarak da görülebilir. Sağlık hizmetleri ve iş hayatı açısından ciddi maliyetler yaratmasının yanı sıra; kalp ve damar hastalıkları, bilişsel sorunlar ve ruhsal bozukluklar gibi riskleri de artırır.(1)

Araştırmalar, kronik insomnianın genetik bir bileşeni olabileceğini göstermektedir; aile ve ikiz çalışmaları bu durumun kalıtım katsayılarını %42 ile %57 arasında göstermektedir. Bunun yanında, beynin uyanıklık ve uyku düzenini sağlayan sistemlerinde bir dengesizlik söz konusudur. Aşırı uyarılmışlık olarak adlandırılan bu durum, uyanıklığı artıran sistemlerin aşırı aktif olması, uykuya geçişi destekleyen sistemlerin yeterince çalışmaması ya da her ikisinin birden etkilenmesiyle ortaya çıkar. Bu dengesizlik, kişinin hem uykuya dalmasını zorlaştırır hem de uyku kalitesini düşürür.(1)

Araştırmalar, insomnia hastalarında beynin uyanıklığı sağlayan bölgelerinin uyku sırasında da olması gerekenden fazla çalıştığını göstermektedir. Yükselen retiküler aktivasyon sistemi, hipotalamus ve talamus gibi uyanıklığı teşvik eden bölgelerde; ayrıca insular, singulat ve medial prefrontal korteks gibi kortikal alanlarda, uyanıklıktan NREM uykusuna geçiş sırasında glikoz metabolizmasında beklenenden daha küçük düşüşler gözlenmiştir.(2)

Bu durum, beynin hem gündüz hem de gece boyunca duygular, stres yanıtı ve bilinçli düşünce ile ilgili kortikolimbik bölgelerinde aşırı aktiviteye yol açar. Başka bir deyişle, insomnia yaşayan bireylerin beyni, uyku sırasında bile “uyanıklık modunda” kalarak dinlenme ve yenilenme işlevlerini tam olarak yerine getiremez.(2)

Meta-Analiz Bulguları

Meta-analizler, insomnia hastalarının uyku düzeninin sağlıklı uyuyanlarla kıyaslandığında belirgin şekilde farklı olduğunu göstermektedir. Bu bireylerde:

  • Uykuya dalma süresi daha uzun,
  • Gece boyunca daha fazla uyanık,
  • Toplam uyku süresi ise daha azdır.

İlginç bir nokta ise, nesnel ölçümlere göre toplam uyku süresi farkının ortalama 25 dakika ile sınırlı olmasına karşın, insomnia hastalarının öznel olarak hissettikleri farkın 120 dakikaya kadar çıkabilmesidir. Bu durum, hastaların uykularını olduğundan daha az algıladığını ve dolayısıyla uyku algı bozukluğunun varlığını işaret etmektedir.(2)

Uyku kalitesinin aksine, insomnia hastalarında REM uykusu daha kararsız ve huzursuzdur. Normalde REM uykusu sırasında lokus coeruleus bölgesi sessizleşir; bu sessizlik, gece boyunca bozulmamış REM uykusunun duygusal anların işlenmesine ve beynin duygusal dengesini korumasına yardımcı olur. Ancak insomnia hastalarında bu bölge sessizleşmez. Bu durum REM uykusunun parçalanmasına ve muhtemelen sinaptik beyin plastisitesinin olumsuz etkilenmesine yol açar. Sonuç olarak, bu mekanizmadaki bozulmalar insomnia hastalarında duygusal dengesizlikler ve duygu durum dalgalanmalarına katkıda bulunabilir. Bu nedenle birçok psikolojik rahatsızlığa zemin hazırlayabilir.(2)


İnsomnia için Tedavi Yöntemleri

Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT-I)
CBT-I; uykusuzluğun tedavisinde ilk basamak olarak önerilen, kanıta dayalı bir psikoterapi yöntemidir. Uyku hijyeni, uyku kısıtlaması, uyaran kontrolü, gevşeme teknikleri ve uykuya dair olumsuz düşüncelerin yeniden yapılandırılması gibi bileşenleri içerir. CBT-I, ilaçsız bir tedavi seçeneği sunar ve uzun vadeli iyileşme sağlar.

Farmakolojik Tedavi
İlaç tedavisi, CBT-I’ye ek olarak veya CBT-I’ye erişimin sınırlı olduğu durumlarda kullanılabilir. Ancak ilaçların yalnızca kısa vadeli kullanım için uygun olduğu ve uzun süreli kullanımların bağımlılık riski taşıyabileceği unutulmamalıdır.

Alternatif Yöntemler
Yoga ve Tai Chi gibi gevşeme egzersizleri, uykusuzluk semptomlarını azaltmada etkili olabilir. Bu yöntemler, sempatik sinir sistemi aktivitesini azaltarak uyku kalitesini artırır.

Sonuç olarak, insomnia yalnızca uykuya dalma veya uykuyu sürdürme güçlüğü olarak görülmemeli; aynı zamanda gündüz işlevselliği, bilişsel süreçler ve duygudurum üzerinde önemli etkileri olan çok boyutlu bir sağlık sorunudur. Bu durum, yalnızca bireyin yaşam kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda depresyon, anksiyete ve diğer psikiyatrik bozuklukların gelişme riskini de artırır.

Sağlıklı uyku alışkanlıklarının geliştirilmesi ve gerekirse uzman desteği alınması, hem günlük işlevselliği artırır hem de ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarının önlenmesine yardımcı olur.

KAYNAKÇA:

1.https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25895933/

2.https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11911052/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir